Gençlerin Bayramı ve Gençlik Hakları
Atatürk 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak Kurtuluş Savaşı’nı başlattı ve zafer kazanıldığında ise bugünü gençlere armağan etti. Her yıl 19 Mayıs’ta gençlerin bayramını törenlerle, şenliklerle kutlayarak zaferimizi anıyoruz. Tüm ülkede, diğer resmi bayramlarımızda olduğu gibi festival havası görünüyor, gençlerin aylarca provasını yaptığı gösterilerini neşeyle seyrediyor ve Atatürk’ü minnetle anıyoruz.
Gençlerin bayramını kutlamak ülkece gençler için yapabileceğimiz en iyi etkinlik midir?
Ülkemizde önemli gün ve bayramlara özen göstermenin yeri ayrıdır, herkesçe kutlamalara dikkat çekilir; ayrıca kutlamanın odağındaki bireyler/gruplar mutlu edilmeye çalışılır. Ancak yılın geri kalanında aynı bireyler/gruplar için aynı hassasiyeti göstermenin önemine pek inanmıyoruz. Gençlik ve Spor Bayramı için de bu durum elbette geçerlidir. Özellikle de gençlerimizin çoğu kendi hak ve özgürlüklerinden bihaber olduklarından hayatlarında pek çok sorunla mücadele etmek veya yanlış mücadele etmek durumunda kalıyorlar. Artık birer yetişkin olma yaşlarına geldiklerinde ise kendilerini hayatlarında istemsizce bir bocalamanın ortasında bulabiliyorlar. Hatırlatmakta yarar görüyoruz, gençlerimizin hakları nelerdir?
Sivil Toplum Geliştirme Merkezi’nin ifadelerine göre Gençlik Hakları, Temel İnsan Haklarından Özgürlük, Çalışma ve Katılım haklarına odaklanmıştır. Avrupa Gençlik Forumu, Gençlik Haklarını bu çerçevede 9 maddede tanımlamaktadır:
· Sağlık Hakkı
· Barınma Hakkı
· Eğitim Hakkı
· Siyasi Katılım Hakkı
· Yaşam Hakkı
· Örgütlenme Özgürlüğü Hakkı
· İfade Özgürlüğü Hakkı
· Ayrımcılıkla Mücadele Hakkı
· Çalışma Hakkı
Ülkemizde “genç” ve “gençlik” konusunda uzun yıllardır çalışmalar yürütülmektedir ancak yukarıdaki hakların gençlere/gençliğe hakkıyla tanınması henüz gerçekleştirilmemiş ve Gençlik Hakkı ülkemizde yasalaşmamıştır. Son seçim döneminde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in GoFor’un (Gençlik Örgütleri Forumu) yürüttüğü “Kaç Genç Var?” kampanyası kapsamında Gençlik Hakları Sözleşmesi’ni imzalaması umut verici görünüyor. Ancak yine de anayasanın pozitif ayrımcılığı vurgulayan bazı maddeleri üzerinde çalışılmadıkça mevcut şartların değişimi pek olası görünmüyor.
Gençler ne talep ediyor?
Günümüz şartlarında medyada, gazetede, sokakta gençleri dinlediğimizde beklentileri ve talepleri yukarıda sıralanan 9 maddeden ayrı görünmüyor. Gençler; eğitim alabilmek, eğitim alırken insani ve yeterli şartlarda yaşayabilmek, üniversite okudukları şehirlerde barınabilmek, çalışmaları gerektiğinde çalışan haklarına uygun koşullarda çalışabilmek, mezun olduklarında kazanılmış hakları olan mesleklerinde görev alabilmek, siyasi kararlarını manipülasyonlardan uzak ve hür irade ile alabilmek, ihtiyaçları olan dijital cihazlara ve internete erişim sağlayabilmek, duygu ve düşüncelerini her türlü platformda, yazılı/sözlü mecrada korkusuzca ifade edebilmek, ekonomik stres altında olmadan yarını düşünerek duygusal çöküntü yaşamadan yaşıtlarının olduğu gibi eğlenme, seyahat etme, eğitim alma, örgütlenme gibi haklarından faydalanabilmek… yani gençlerimiz, gençlerin yaşaması gerektiği gibi yaşayabilmek istiyorlar. Bugün büyükşehir belediyelerinin gençlere ve öğrencilere yönelik yaptığı bazı çalışma ve projeleri görüyoruz fakat bu çalışmaların yeterli olmadıkları açıktır. Öğrencilere ulaşım için indirimli yolcu kartı, indirimli müze/kütüphane kartı tanımlamak, onlar için festivaller/bilgi şölenleri düzenlemek elbette güzel ve gereklidir. Ancak temel ihtiyaçları karşılanmayan öğrencilerin müze kartları, seyahat kartları ile tatmin olmalarını beklemek adil olmaz.
Özellikle de dil, din, cinsiyet, ırk ayrımına uğrayan gençler için belediyelerimizin sağladığı bu küçük avantajlar avantaj olarak değerlendirilemeyebilir. Son zamanlarda Karabük Üniversitesinde yaşanan olaylar gençlerin korunma hakkının ihlalini de yansıtmaktadır. Bunun yanında orta yaşlı ve yaşlı grubundaki bireylerin gençlere daimî bir akıl verme ve eleştirme konumunda bulunmaları, çözüm odaklı değil karalayıcı bir yaklaşım benimsemeleri gençlere kendi yaşam alanlarında ötekileştirildiklerini, kabul görmediklerini, yetersiz olduklarını hissettirmektedir. Hayat şartları ve adımlarının net olduğu, beklentilerin karşılık bulduğu dönemlerde başarılı olan yetişkin bireylerin, gençlerin bu dengesiz ve geleceği belirsiz, değişken dönemde yaşadıklarını anlamamaları da gençlere bir başka sorun oluşturmaktadır.
Yapılan çalışmalara göz atıldığında ülkemizde genç tanımı yapılırken “asi, uyumsuz, Z kuşağı, kararsız, sendromlu, ergen, özenti, gelenek karşıtı, tembel, hevesli, talepkâr…” gibi ifadelerin kullanıldığını görüyoruz. Gençler akil insanlar tarafından bu ifadelerle değerlendiriliyor ancak diğer yanda çabalayan, hayalleri olan, mesleki hedefleri olan, zor hayat şartlarında eğitimlerini tamamlamaya çalışan, atanmayı bekleyen, korunmak isteyen, harmoni içerisinde bir yaşam arzu eden, iyi olmak ve iyi olma olma halini sürdürmek isteyen gençlerin aynı gençler olduğunu göz ardı ediyorlar. Bu durumda gençler hakkında kullanılan ifadeler birlikte değerlendirilmeli ve aralarında neden-sonuç ilişkisi kurmalı, çözüm odaklı adımlar atmalıyız.
Gençlerin durumu ülkemizin toplumsal, kültürel, siyasi, sosyal, ekonomik, geleneksel konumunu belirleyecek ve nasıl bir gelecek inşa edeceğimize karar verecektir. Herkesin emek verdiği ancak yalnızca bazı kesimlerin sonuç alabildiği bu günleri geride bırakmak adına hepimize düşen görevler var ve yapacak çok işimiz var.